Grafikler bugünkü fotorealistik kıvama gelmeden önce piksel piksellerdi, böyle kare kare. Hoş, indie oyunlar bu piksellik olayını hala devam ettiriyorlar ama marifet onları kafam kadar büyüklükte yapmak değil de, ince döşemek. Neyse ki Falcom burada o hataya düşmemiş, harika göründüğü gibi harika olan bir oyunumuz var karşımızda.
Ys serisini daha önce anlatmış, Ys V'i de incelemesini yapmıştık. Orada bahsetmiştim, Ys V'in serideki en zayıf halka olduğunu. Neyse ki sıra serinin iyi oyunlarına geldi, hem ben oynayıp incelemekten daha çok keyif almış oluyorum, hem de sizlere iyi bir oyun sunmuş oluyoruz.
Hikaye Adol'un Storm Pass'ı geçerek, Esteria kıyılarına vurmasıyla başlıyor. Gemisi alabora olunca, kendisi de vuruyor haliyle karaya. 16 yaşında delikanlı maceracı Adol'a kıyıya vurduğu yerdeki insanlar yardımcı oluyor ve kendine geldiği gibi de maceraya atılıyor.
|
Sara ablamız bize Ys Kitaplarını bulma görevini veriyor. Macera da buradan dallanıyor. |
İlk dikkat çeken şey piksel grafiklerdeki detay zenginliği oluyor. Her ne kadar Adol yürürken bastığı zemine göre çıkardığı sesler bazen dikkat dağıtıcı olsa da, bunu etrafa bakarken pek aklınıza getirmiyorsunuz. Mesela herhangi bir eve girdiğinizde, o evde hemen göze çarpan detaylar var. Masalar, oturaklar, köşede bir çiçek, mutfak tezgahında yiyecekler, raflarda tabaklar, çeşitli desenleri olan çarşaflı yataklar gibi... Dışarısı da evler de bu tarz detaylarla dolu ki detaylı piksel grafik seven şahıslar için bir ziyafet. PSP ekranında iyi duran oyun, PS Vita'nın ekranında ise Vita'daki OLED ekranın güzelliğinden dolayı daha bir enfes duruyor.
Önceki Ys incelemesinde bahsettiğim "toslama" sistemine artık şimdi açıklık getirebiliriz. Kısaca bir düşmanla karşılaştığımızda saldırı ya da savunma için hiçbir şeye basmıyoruz. Tosun gibi koşarak tosluyoruz. Toslama açımıza göre bizim hasar alıp almadığımız belli oluyor. Eğer düşmana dümdüz toslarsak biraz geri tepiyoruz, biz de hasar görüyoruz. Çapraz açılardan, düşmanın az solundan ya da sağından girdiğimizde, düşmanı hızlıca indiriyoruz. İlk başta yabancılık çekilse de, kısa sürede alışılan bir sistemi var. Etrafta koştur koştur düşmanları kesip parçalara ayırmak çok eğlenceli oluyor bir süre sonra. Saldırdığımızda oluşan kıvılcımlar ve düşmanlar öldüğünde pörç diye patlamaları da eğlenceye etkisi oluyor. Tabii herkese göre değil ama bunu ancak bir şans verip oynayarak anlıyorsunuz.
|
Çapraz toslamak altın kuralımız haline geliyor. |
NPC (Non-playable Characters)'lerin, yani kontrol etmediğimiz karakterlerin (kasaba sakinleri vs...) her birinin isimli olması, konuştuklarında duruma göre cevap vermeleri, birden çok cümle kurmaları onları daha canlı kılıyor. Önemli NPC'ler kendilerine ait resimlerinin olduğu ekranlara sahip oluyorlar, onlarla buradan konuşuyoruz. Oyunun başında yapacağımız seçimle burada görünen çizimleri değiştirebiliyoruz. İsteğe göre ya 2001 yılındaki haliyle ya da bu sürüm için yapılmış yepyeni çizimlerle oyunu baştan sona oynuyoruz. Bu seçeneği oyun içinde değiştirme şansımız olmuyor ama...
|
Mavi saçlar? Hmm... |
Klasik seviye ve envanter sistemi bulunuyor fakat bunlar çok sade kalmış. Seviye sınırı 10, ki ona da oyunun yarısı gibi ulaşıyoruz. Ekipman eşyalar çok çeşitli değil, fakat yeterliler. Onları da etraftaki sandıklardan toplayabildiğimiz gibi, kasabalardaki satıcılardan alabiliyoruz. Tabii altın karşılığı iş yapıyorlar ama o konuda da sıkıntımız olmuyor.
|
Dost tavsiyesi; Silver Sword olmadan bu sandığı açmayın. |
Can dolduran bir iksir var ama bunu hem boss dövüşlerinde kullanamıyoruz, hem de yanımızda bundan sadece bir tane taşıyabiliyoruz. Yenisini almak için eskisini içmek gerekiyor. Bunun dışında iyileşmemiz 2 şekilde oluyor. Zindanlarda, oyun içinde bulduğumuz bir yüzüğü takıp sabit kaldığımızda iyileşmeye başlıyoruz. Dışarıda ise sabit kalınca yüzük olsa da olmasa da iyileşiyoruz.
|
Darm Tower'a çıktıkça manzara değiştiği gibi, akşam da çöküyor. |
Seviye sisteminde başta dengesizlikler olabiliyor. Mesela bir kaç seviye önce çizik atamadığımız düşmanı bir kaç seviye sonra haşat edebiliyoruz. Bu bosslarda da yaşanıyor. Canını indiremediğimiz bir bossu bir kaç seviye sonra iki vuruşta indirebiliyoruz. Yalnız seviye sınırını aşıp, bosslara verdiğimiz hasar sabit olunca, olay tamamen dikkat ve sabır işine dönüyor.
|
Gene mavi saçlar? Kesin bir iş var... |
Sıra geldi bana göre oyunun en sağlam yönüne; müziklerine. Falcom daha önce de belirttiğim gibi kendine ait bir müzik grubu bulunduran bir firma. Bunun etkisi olacak ki, oyundaki müzikler muhteşem. Boss dövüşlerindeki müzikler olsun, ilk dışarı adımınızı attığınız andaki müzikler olsun, harikalar. Aynı portreler gibi müziklerde de seçim şansımız oluyor. İstersek 2001 yılındaki müzikleri, ister PC-88 sürümündeki müzikleri, istersek de bu sürüm için yeni yapılmış müzikleri oyun içinde istediğimiz anda seçebiliyoruz. PSP ya da Vita'da oynayacaklara tek tavsiyem kaliteli bir kulaklıkla müziklerin tadını çıkarmaları.
|
Konuştuğunuz tüm kişiler buraya işleniyor. |
Oyunu bir kere bitirince Time Attack modu açılıyor, burada bossları en hızlı şekilde kesmeye çalışıyoruz. Oyunun oynanış süresini bir New Game + gibi uzatmasa da hoş bir eklenti olmuş.
Ys I'i bittiği anda, Ys II başlıyor. Bu nedenle hikaye tam bitmiyor, kime ne olduğunu da ancak ikinci oyunu oynadığımızda öğreniyoruz. Neyse ki ikinci oyunu beklememize gerek olmadan hemen başlayabiliyoruz.
Biz de buna göre bir inceleme yapalım ve arkası yarın olsun diyelim.
KÜNYE:
Adı: Ys I & II Chronicles (Ys I)
Türü: Aksiyon JRYO
Çıkış Yılı: 16 Temmuz 2009 (Japonya)
Platform: PlayStation Portable
Artılar: Hikaye-canlı karakterler, harika grafikler ve müzikler, dövüş mekanikleri, boss dövüşleri, çizimler
Eksiler: Dövüş mekaniklerinin herkese göre olmaması, kısa olması, oyun bittikten sonra ek içeriğin yetersiz olması
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder