23 Aralık 2013 Pazartesi

Muramasa Rebirth İnceleme (PSVita)

Level dergisi iyi olduğu zamanlar bir inceleme görmüştüm, Odin Sphere adlı bir oyun için. İncelemede en çok kullanılan resimler dikkatimi çekmişti. Çizimler ilgi çekiciydi, tarzları vardı. Göz okşuyorlardı. Sonra incelemeyi okudum, oyunun ismini ve yapımcısını aklıma kazıdım; Vanillaware.

Sonradan Odin Sphere'e dönecek fırsatı bir türlü bulamasam da, Muramasa - The Demon Blade adlı 2009 yapımı Wii oyununun Vita için çıkartılacağını duyunca bu sefer bunu oynayacağım dedim. Daha önce Wii'de denemiştim, kontrollerine alışamadığım için de bırakmıştım. Kısmet bu güneymiş.

Muramasa, birbiri ile neredeyse hiçbir ilgisi olmayan 2 kişinin hikayelerini anlatıyor. Momohime ve Kisuke. Momohime çıtkırıldım bir prensesken, kaderin cilvesi ile kötü bir ruh tarafından ele geçirilip Oboro Kılıç Stilini kullanabilir hale geliyor. Kisuke ise peşinde onu öldürmek isteyen ninjalar olan, hafızasını kaybetmiş bir eski ninja. Her ne kadar hikayeler bazı karakterler dışında birbiri ile alakasız gibi gözükse de, olayları tam anlamak için ikisini de oynamak gerekiyor. Neyse ki oyun bize oynanış olarak birbirinin aynısı iki karakter verse de, o kadar güzel gözüküyor, oynaması o kadar eğlenceli oluyor ki, aldırmıyorsunuz.
Tarlalar, kurak topraklar, dağlar... Neresi olursa olsun oyun nefes kesici duruyor.
Resimlere tıklayarak büyütebilirsiniz.
Grafikler, Muramasa'nın en albenili noktası. Benzerinin olmadığı bir tarz var grafiklerde. Canlı pastel renkler, yağlı boya gibi çizimleri ile anlatılmaz yaşanır bir görünüşü var Muramasa'nın. Ekran görüntüleri kesinlikle grafiklerin hakkını vermiyor, onları hareket halindeyken birebir görmeli. Wii'nin düşük çözünürlük sorunu Vita'da göreceli olarak olmadığından, grafiklerde kırıklar tamamen yok olmuş. Fazla söze gerek yok aslında, oyun Vita'nın OLED ekranından da faydalanarak tek kelime ile harika gözüküyor.
Kisuke ile oynarken bolca börtü böcek kesiyoruz.
Oynanış hack&slash dediğimiz, düşmanları kesip biçme üzerine kurulu. Kontroller Vita'ya göre ayarlanmış, kullanıcı isterse bunları değiştirebiliyor. Dövüş içinde kullanabildiğimiz 3 kılıç var, bunları dövüş esnasında değiştirebiliyoruz. Kılıçlar 2 çeşit oluyor, yavaş ama daha geniş alana vuran uzun güçlü kılıçlar ve hızlı ama daha küçük alana vuran kısa zayıf kılıçlar. Bunlar arasında geçişler yaparak uygun zamanda uygun kılıçları kullanıyoruz.
Bosslara gösterilen özen müthiş.
Kılıçlar arası geçiş yapmak önemli. Her kılıcın belli bir dayanıklılığı var, o bittiği anda kılıç kırılıyor, biz de başka kılıca geçmek zorunda kalıyoruz. Geçmezsek hiçbir saldırıya karşı korunamıyoruz. O nedenle dövüşlerde kılıcın "canına" dikkat etmemiz gerekiyor. Kılıçlar elbette kırık kalmıyor. Bu kılıçlar özel iblis kılıçları olduğundan, kınlarına konduklarında bir süre sonra kendilerini yeniliyorlar.

Yeni kılıçları ise menüdeki Forge kısmından yapıyoruz. Oyunda 108 kılıç var ve bunlar biz oyunda ilerledikçe yavaş yavaş açılıyor. Kılıçlar bedava gelmiyor haliyle, düşman ve boss kestikçe topladığımız Souls ve Spirit'leri burada harcıyoruz.
Karakterler çok renkli. Raijin ablamızın maşallahı var, kodumu da oturtuyor zaten.
Seviye sistemi sıradan bir JRPG gibi işliyor. Belli bir deneyim puanına ulaşınca seviye atlıyoruz, Can, Vitality ve Strength gibi değerlerimiz artıyor. Son ikisi hangi kılıçları kullanabileceğimizi belirliyor, eğer Vitality ya da Strength değerlerinden biri yetmezse o kılıcı kullanamıyoruz.

Hikaye Japonya'da, 1600'lü yılların sonlarında geçiyor. Şehirler ve insanlar da buna uygun şekilde gözüküyorlar. Tabii o zamanlardan farklı olarak çeşitli büyülü duvarlar şehirlerin arasına konmuş. Bu duvarları oyunda ilerledikçe yıkıyoruz. Dövüşler biz hareket halindeyken bir anda başlıyor ve genelde de kaçmamıza izin vermiyor.  Dövüş bittiğinde dövüşü bitirme hızımıza ve hasar alıp almama durumumuza göre bonus deneyim alıyoruz.
Kendimiz yemek pişirebildiğimiz gibi, hazır bir şekilde de yiyebiliyoruz.
Oyunun can sıkıcı yönleri çok yok ama benim en çok canımı sıkan bilgi ekranlarının dövüş sırasında ekranı kaplaması. Tam hararetli bir şekilde bir grup düşmanla dövüşürken, düşmanların birinden gelen bir eşyanın bilgisi ekranın ortasını kapatıyor. Can alıcı bir anda da bu hiç hoş olmuyor.

Diğer bir yönü ise kendini tekrar etmesi. Her ne kadar harika gözükseler de, sürekli aynı tarlaları, ağaçlık alanları, çatıları görmek insanı bir süre sonra sıkıyor. Sürekli aynı düşmanlarla da çatışmak bu duruma hiç yardımcı olmuyor.

Oyunda her karakter için farklı sonlar var. Son düşmana karşı hangi kılıcı kullandığınız bu sonları belirliyor. Tüm sonları görmek için oyunu birden fazla kez bitirmek gerekiyor.
Kaplıcalar hem içimizi okşuyor (tilki falan dinlemem) hem de canımızı dolduruyor.
Teki gizli olmak üzere toplam 3 adet zorluk seviyesi var. Legend en kolayı olurken Chaos zoru, Fury ise gizli en zor zorluk seviyesi oluyor. Legend dışı oynayacaklar için arkalarını kollamalarını tavsiye ederim. Düşmanın arkadan saldırılarını Legend aksine savuşturamıyoruz. Zaten zorluk seviyesi arttıkça sürekli saldırı butonuna abanarak oyunda ilerleyemiyoruz. Korunmamız, arkamızı kollamamız, hava saldırılarına çıkmamız gerekiyor.

Aynı düşmanlar ile defalarca savaştığınızdan bir süre sonra hareketlerini rahatça kestirebiliyorsunuz. Çok çeşitli düşmanların olmaması belki de bosslara gösterilen özeni artırmış, çünkü bosslar harikalar. Her karakter farklı bosslarla savaşıyor. Bosslardan önce çeşitli diyaloglar görüyoruz, bu şekilde düşman bile olsa karakterler hakkında bir iki şey öğrenebiliyoruz. Boss dövüşlerinden daha fazla zevk almak için zorluk seviyesini artırmak gerekiyor. Neyse ki zorluk seviyesini oyun içinde istediğiniz gibi değiştirebiliyorsunuz.
Oyunun en etkileyici bölümlerinden birisi denizin kendisi.
Müzikler müthişler. Atmosferi çok iyi tamamlıyorlar. Buram buram Japonya kokan müziklerden şikayetçi olmak için sanırım bu tarzı sevememek lazım. Seslendirmeler Japonca, seslendirenler de kulak verirseniz tanıyabileceğiniz ünlü Japon ses sanatçılarından oluşmuş. Jouji Nakata, Miyuki Sawashiro benim özellikle sevdiğim seslendirme sanatçıları ve burada görev almışlar.

Baştan sona Muramasa Rebirth nefes kesici bir oyun. Birebir port olan Rebirth, daha önce hiç Wii versiyonuna el atmamış olanlar için tercih edilmesi gereken versiyon olmuş. Wii versiyonunu oynayanlar içinse Vita versiyonu DLClerle (indirilebilir içerik) 4 farklı karakter ve hikaye sunuyor, ama ne yazık ki bunlar ne Japonya'da ne de Batı'da daha çıkmış değiller. DLCleri bu kadar geciktirmeleri de farklı bir şeyler arayıp bu oyunu alanlar için hoş olmamış ne yazık ki.

Vita sahiplerinin arşivinde bulunması gereken bir oyun Muramasa. Bir başka Vanillaware oyunu olan Dragon's Crown ile beraber Muramasa Rebirth, Vita'nın en güzel gözüken oyunlarından birisi.

Galeri
KÜNYE:

Adı: Muramasa Rebirth
Yapımcı Firma: Vanillaware
Türü: Aksiyon JRYO
Çıkış Yılı: 28 Mart 2013 (Japonya)
Platform: PlayStation Vita

Artılar: Etkileyici grafikleri, harika müzikleri, eğlenceli dövüş sistemi, seslendirmeler
Eksiler: Bir süre sonra kendini tekrar eden ortamlar, düşman çeşitliliğinin az olması

Hiç yorum yok: